Odam dört köşe, halısı Keçe…
Konumuz olan keçecilik ve keçeyle ilgili halk arasında sık kullandığımız deyimlerden birkaç örnekle başlayalım yazımıza.
“Keçe kepeneğe gümüş düğme”
“Keçe kepenek altında gümüş düğmeler var”
“Keçeyi sudan çıkarmak”
“Keçeyi suya atıp çıkan yerini taşlamak”
Keçe, koyun, tavşan, deve, lama gibi hayvanların yünleri ile tiftik keçisinin kıllarının su, sabun ve ısı yardımıyla oluşturulan alkali bir ortamda liflerinin birbiri arasına girmesi ile elde edilen atgısız-çözgüsüz sıkıştırılmış tekstilörneğidir.
TDK sözlüğünde keçeyle ilgili şu tanımlar yapılıyor:
1. Yapağı veya keçi kılının dokunmadan, yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş.
2. Bu kumaştan yapılmış olan: Keçe külah, keçe çadır.
3. Yere serilen halı, kilim gibi yünlü döşemelik.
4. Hayvansal tekstil elyafı olan yün elyafının bükme ve dokuma işlemleri yapılmadan birbirine bağlanarak sağlam, bükülgen bir kumaş meydana getirme işlemi.
Keçe, yapağı veya keçi kılının dürülüp kuvvetlice basılması veya dövülmesi ile elde edilen, kepenek, çarık, külah ve döşeme örtüsü gibi eşyaların yapımında kullanılan dokunmamış kaba kumaştır.
YURT DERLER KEÇE DÖŞELİ ÇADIRLARINA
Günlük yaşantımızda da kullandığımız bu deyimlere konu olan keçecilik mesleği çok eskilere dayanan bir geçmişe sahiptir.
Keçecilik, özellikle soğuk iklimlerde yaşayan ve geçimini hayvancılıkla sağlayan toplumların buluşudur. Sıcak tutması ve ısıyı geçirmemesi, yaygı ve giysi olarak tercih edilmesine sebep olmuştur.
Şimdi keçenin tarihine kısaca bir göz atalım free online project management tools.
Halıcılık ve kilimcilik gibi keçecilik de Türklerin bulduğu ve dünyaya yaydığı bir meslektir. Keçe, Orta Asya Türklerinin günlük yaşamlarında çok önemli bir yere sahiptir. Başlarına giydikleri ve adına “börk” dedikleri giysi keçeden yapılmadır. Kaşgarlı Mahmud Divan-ı Lugat-it Türk isimli eserinde bu baş giysisine oldukça geniş yer vermiştir. Börk için kullanılan kalıpların kâğıt veya çamurdan yapıldığını, imece usulü yapılan börk dikişinin uzmanlık isteyen bir iş olduğunu yine Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde anlatmaktadır.
Gündüzlerin sıcak, gecelerin ise çok soğuk olduğu kara ikliminin hüküm sürdüğü Orta Asya’da Türkler hayvancılıkla uğraşırlardı. Hayvan yünlerinden keçe yaparak bu zor şartlardaki yaşamlarını kolaylaştırmışlardı. Kullandıkları eşyaları, onların süslemelerini, giysilerini, altlarındaki açkıları ve nihayet çadırlarının örtülerini, yetiştirdikleri hayvanların yünlerinden yapmışlardı.
M.Ö. 5. yüzyılda Hun Türkleri çadırlarının dışını ve içini, yaptıkları keçelerle kaplamışlardır. Yurt dedikleri çadırlarının içerisine yaydıkları ve misafirlerinin altlarına açtıkları keçeler renkleri ve motifleri ile dikkat çekerdi.
2500 YIL KEÇE KULLANDI TÜRKLER
Güney Sibirya da Altay Dağlarının Doğu bölümünde Biyak’ın Güneydoğusunda bulunan Pazırık vadisindeki kurganlardaki buluntular, M.Ö. 5. yüzyılda da keçenin Hun Türkleri tarafından kullanıldığını göstermiştir. Çok iyi korunmuş olan bu kurganlardaki keçe, deri ve kürkten yapılmış giysiler aplike motiflerle süslüdür.
Motiflerde mitolojik hayvanlar, kurt, geyik, kuş, kuğu ve aslan kullanılmıştır. Keçe örtüler ve giysiler olağanüstü sanatsal ve kültürel düzeydedir. Yün, saklanması ve korunması çok zor bir malzemedir. Buna rağmen bu kurganlardaki yün malzemeler günümüze kadar gelebilmişse bunu Sibirya’nın soğuk iklimine borçluyuz. Bulunan bu eşiz güzellikteki eserleri Saint-Petersburg Ermitaj müzesinde görmek mümkündür (Kurgan = Toplu mezar).
Selçuklu Türkleri de, çobanların giydiği, tepme keçeden yapılmış kepenekleri kullanmışlardır. Çobanları yağmurdan ve kardan korumak üzere yapılan ve külahı da olan, tamamı keçeden yapılan bir giysidir.
KEÇE KÜLAHLI MEVLEVİLER
Çobanların simgesi haline gelen kepenek, Selçuklu dönemine ait tepme keçeden tek parça olarak yapılan bir giysidir. Konya ilimiz, Selçuklular döneminde keçe imalatında önemli yer tutar. O dönemde Mevlana’nın Mevlevi teşkilatı üyeleri de başlarına “sikke” adı verilen keçeden yapılmış külahlar giymişlerdir.
Keçecilik çok az da olsa günümüzde Güneydoğu illerimizden Şanlıurfa’da yapılmaktadır.
Eyvana serdim keçe
Neçe bir ömrüm geçe
Acep o gün olur mu
Yarim elime geçe.
Dizeleriyle de türkülerine de keçecilik mesleği konu olmuştur. İlk keçe yapımıyla ilgili çeşitli söylentiler de vardır. Keçe ustalarından Ebu Said ayakla tepme işleminden sonra yünün keçeleşmediğini görür. Yeniden tepme işlemine başlar. Ancak yine yünler birbiriyle kaynaşmamıştır. Ebu Said Usta günlerce sabır ve inatla yünleri tepme işlemine devam eder.
Bu kadar uğraşa rağmen keçeyi yapamamasından dolayı çok üzülür, ağlamaya başlar. Bu arada yünü hem teper hem ağlar. Gözyaşları yağmur damlaları gibi teptiği yünün üzerine akmaktadır. Bir müddet sonra tepme işini bırakır yüne tekrar bakar. Yün yumağında gözyaşlarının düşüp de ıslattığı yerlerdeki yünlerin keçeleştiğini görür. Bu suretle tepme işlemi yapılırken su serpilmesinin gerekliliğini anlar.
Urfa yöresinde yaygın kanı ise kurak bölgede yetişen kuzuların yünlerinin keçe yapımı için diğer yünlerden daha elverişli olduğudur. Sulak yerlerdeki kuzuların yünlerinin iyi keçeleşmediği, 6 aylık kuzuların yünlerinin keçe yapımı için ideal olduğu söylenir.
Keçecilik çok yaman emek isteyen bir iştir. O nedenle kahır türkülerine de konu olmuştur. .
İşte Fethi Perilioğlu’un derlediği bir keçe türküsü.
Odam dört köşe, halısı Keçe
Kime derdim yansam saymazlar heçe
Düşündüm başıma böyle ayık değilem
Fırat kenarında yüzen kayık değilem
Bu kara günlere gardaş lâyık değilem
Odam dört köşe, halısı keçe
Kime derdim yansam saymazlar heçe
Bu dağların arkasını nerden göreyim
Dostumu düşmanı nasıl bileyim
Göz göz olmuş yaralarım kime gideyim
Odam dört köşe, halısı Keçe
Kime derdim yansam saymazlar heçe
Hangi bir derdim söyleyim bu kadar yeter
Bugün dünden kötü gardaş yarını beter
İnsan olan hiç bu kadar kahır mı çeker
Odam dört köşe, halısı Keçe
Kime derdim yansam saymazlar heçe
KEÇE NASIL YAPILIR?
Keçeciler keçe yapımına en uygun yünleri alırlar. Bu yünler koyun ve kuzuların üzerinden olduğu gibi kırpıldığından çok kirlidir ve yapağısı vardır. Bu yünler yıkanır ve kurutulur. Daha sonra hallaç aleti ile elyaf haline getirilir. Yünün içerisinde topaklanmış halde yün parçası kalmamalıdır. Bu işlem sırasında yünden çıkan tozlar zaman içerisinde keçeci ustalarının ciğerlerini doldurmakta ve nefes darlığına sebep olmaktadır. Yünün elyaf haline getirilmesi kapalı alanlarda değil, açık havada yapılmalıdır.
Yere açtıkları büyükçe bir telisin üzerine (bu telisin büyüklüğü yapılacak olan keçenin büyüklüğü ile orantılıdır.) elyaf halindeki yünler serpilmeden önce eğer renkli nakışlı bir keçe olacaksa, siyah yünlerden yapılmış ham keçeden (keçeci hamamında pişirme işleminden geçmemiş olan keçe), keçe makası ile kesilmiş nakış şekilleri telisin üzerine dizilir.
Aralarına başka renklerde desenler de konacaksa (Keçe yapımında kullanılan yünler daima kök boya ile boyanır.) yine renkli yünlerden oluşan ham keçeden kesilen motifler kullanılır. Daha sonra bu yün nakış parçalarının üzerine elyaf haline getirilmiş yün serpilir.
Yünlerin aynı kalınlıkta olmasına ve nakışların bozulmasına çok dikkat edilir. Bu iş için sepki denilen beş veya altı parmaklı el şeklinde ahşaptan yapılma bir alet kullanılır. Keçenin her tarafının kalınlığının bir olması çok önemli bir iştir. Bu nedenle yün serpme işlemi çok önemlidir.
KİRLİ RENKLİLER ORTAYA
Genellikle keçe yapımındaki bu aşamada kirli renkli yünler orta tabakaya serilir.
Üst tabakadaki yünler temiz ve beyaz yünlerden olmalıdır. Yere yaygı olarak telis bulunamazsa amerikan bezi de aynı işi görür. Son olarak yünlerin üzerine ya el ile ya da süpürgeyle su serpilir. Açkının baş kısmına konulan bir sırıkla beraber serpilen yünler, telisle birlikte kıvrılarak sıkıca rulo haline getirilir.
Daha sonra da sağlam kendirle bu yün rulosu sıkıca bağlanır. Ayakla tepme işlemi sırasında rulonun açılmaması gerekir. Daha sonra düzgün bir zeminde bu yün rulosunu ayakları ile tepmeye başlarlar.
Yün rulosunun büyüklüğüne göre tepme işlemi birkaç kişi tarafından yapılır. Ayaklar ile yapılan tepeleme işinde zeminin bir ucundan diğerine gidilir ve aynı hareketi tekrar ederek geri dönülür. Bu arada da ayaklarına güç verdiklerine inandıkları “Hıh hıh!” diye ses çıkarırlar. Oduncuların odun kırarken, tenisçilerin de raketle topa vururken çıkardıkları sesler gibi. Tepme işlemi bayağı zaman alan bir iştir. Bundan dolayıdır ki bazı yerlerde makineler kullanılmaktadır.
Bir zaman sonra rulo açılır, keçeleşmeye başlayan ham keçenin eğri kenarları düzeltilir. Tekrar yüne su serpilerek rulo yeniden yapılır. Sicimlerle sıkıca rulo tekrar bağlanır. Tepeleme işlemine yeniden başlanır.
Bu işlemden sonra tepelenen yünler sıkışmıştır. Keçenin bu haline ham keçe denir. Keçe yapımında asıl zahmetli ve zor işlem bundan sonra başlar.
HAMAMDA YAPILAN KEÇECİLİK
Bazı hamamlarda keçecilere özel yerler vardır. Hamamın sıcaklığı ve rutubetli ortamı keçenin ikinci aşaması için elverişli bir ortamdır. Keçe, bir insanın kucaklayıp göğsüne alabileceği boyuta getirilecek şekilde katlanır. Hamamlardaki seki üzerinde çevrilerek göğüsle dövülür.
Hem keçeci ustasının teri hem hamamın sıcak buharlı ortamı keçe yünlerini birbirinden ayrılamaz bir duruma getirir. 4-5 saat süren bu uğraşı sonunda keçe yapımı tamamlanır. Hamam da yapılan tepme işleminden sonra keçe açılarak kenarlarının eğriliği düzeltilir. Güneşe kurumaya bırakılır.
Keçe yapımında kalıp, çubuk veya sepki, makas, halat, su kabı, süpürge, terazi, çirpi, yay, kiriş ve tokmak gibi basit el aletleri kullanılır.
Şanlıurfa il merkezinde, bulunan Keçeci Hamamının (Merkez) kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Urfa’daki keçeci esnafının keçe pişirmesi amacı ile yaptırdığı bu hamamdan söz etmiştir. Bu durumda hamamın XVI.-XVII yüzyılda yapıldığı varsayılmaktadır.
KEÇE NERELERDE KULLANILIYOR?
Konya ilimizde de keçeci hamamı vardır. Sahip Ata Külliyesi içerisinde bulunan hamamın bir bölümü keçeci ustalarına ayrılmıştır. Bu hamam Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından dönemin önemli mimarlarından Kölük Bin Abdullah’a yaptırılmıştır. Çifte hamam planında yapıldığından keçecilere özel keçehanesi bulunmaktadır.
Babamın mesleği semercilikti. Çocukluğumda babamın yanına gider hem ayak işlerine koşar hem de çalışırken babamı izlerdim. Babam, semerin ve boyunduruğun içine keçe dikerdi. Keçeyi de Kahramanmaraşlı keçecilerden alırdı.
Bugün hala Kahramanmaraş’ta semer diken bir iki usta var. Ben gittim bu semerci ustalarını gördüm. Mesleğe olan ihtiyacın az olmasından bu semercilerin üçü dördü birden bir dükkânda çalışıyorlardı.
Keçe en çok yaygı amaçlı kullanılmaktaydı. Seccade, kepenek, kundak, çizme ve patik, semazenlerin kullandıkları sikke, fes, pano, kapı perdesi, sedir keçesi, yelek, yolluk, heybe, deve ağızlığı, paspas ve çadır örtüsü de keçenin kullanıldığı alanlardır. Ayrıca kış keçesi, ev keçesi ve at keçesini de sayabiliriz.
Çobanların kışın giydikleri kepenek tek parça keçeden yapılır. Dikişli, dikişsiz ve nakışlı çeşitleri olan bu kepenekler üretildikleri yörenin zevklerini yansıtır.
KEÇENİN MAKBULÜ KIŞ KEÇESİDİR
Kış Keçesi beyaz yünden olup kenarları çirtikli pek makbul bir keçedir. Yapıldıktan sonra yün boyası ile boyanır. Kış aylarında evlerde ağırlanan misafirlerin oturdukları yün minderler üzerine serildiğinden ebatları alttaki minderin ölçüsünde olur.
Alakeçe (Yaygı keçesi)evlerde, çadırlarda yerlere serilen desenli veya desensiz değişik boyutlarda keçelerdir.
At keçesi; çıplak at üzerine konularak eğer vazifesi görür, bazen eğerin altına yerleştirilen keçe türüdür.
Keçeden yapılan eşyalarda kullanılan motiflere gelince genelde Şahmaran gibi başı insan, gövdesi yılan olan efsanevi canavar motifinin yanı sıra, tavus kuşu, aslan, kartal, kuzu, balık, güvercin gibi hayvanlar stilize edilerek kullanılmıştır. Acem nakışlarında hayvan figürlerinin yerine geçen küme küme renkli kabartılmış yünler kullanılmıştır.
Burada önemli olan esas nakışa bağlı kalmak değil, ustanın oluşturduğu renk armonileridir. Keçe süslemelerinde ustanın maharet ve yeteneğini ortaya koyması çok önemlidir. Bu durum ustalar arasında rekabeti de kızıştırmaktadır. Ustalar kullandıkları nakışlara da kendileri isimler vermişlerdir.
Nakış çeşitlerine birkaç örnek verelim.
Somun nakışı; iki göbek arasına yerleştirilen motiftir.
Somun yıldız nakış; etrafı kırmalı baklava dilimi şeklinin içine yerleştirilen sekiz köşeli yıldız şeklinde bir nakıştır.
Kantarma nakışı; Göbek motifleri arasına yerleştirilen üçgen şekillerden oluşan nakıştır.
Göbek nakışı; Kırma kenarlı daire içerisinde birbirini çaprazlama kesen çizgilerden oluşumaktadır.
Dal nakışı; Ustanın yeteneğine göre keçe içerisinde kullandığı dal motifleridir.
Pul nakışı; Yan yana belli aralıklarla sıralanmış üç adet göbek motif üçgenlerle birbirine bağlanır. Üçgenlerin kenarlarına bir parmak boğumu büyüklüğünde pul adı verilen aralıklarla süslemeler yapılır. 52 yıllık keçeci Hulki Usta zor şartlarda da olsa mesleğini devam ettirenlerden biri. İzmir Tire’de yaptığı keçeler bir halı desenini aratmayacak kadar güzel. Hulki Usta yaptığı keçelerde, çiçek, dama, baklava dilimi, kafes, gül badem, keçiboynuzu, kuş, nargile, ibrik ve cami desenlerini büyük bir ustalıkla kullanmaktadır.
TEKNOLOJİ KEÇECİLİĞİ BİTİRDİ
Günümüzde fabrikasyon olarak imal edilen yaygıların üretilmesi keçeye olan ilgiyi de azaltmıştır.
Keçeden seccadeler, duvar halıları, minderler, heybeler, külahlar turistik amaçla az da olsa yapılmaktadır.
Bazı mesleklerin yaşantımızdan çekilmesiyle de keçecilik önemli ölçüde yok olmuştur. Keçeciliği besleyen mesleklerden bazıları semercilik, boyunduruk, hamutçuluk, kürtüncülüktür. Bunlar keçeciliğe göbekten bağlı olan mesleklerdi. Yaşantımızdan çekilmeleriyle keçeciliğe olan ilgi de kalmamıştır.
KEÇECİLERİN KULLANDIĞI ALETLER
Keçecilerin kullandıkları aletler ve malzemeler şunlardır:
Ham Keçe: Keçeci Hamamı’ndaki pişirme işleminden geçmemiş, sadece ayakla tepilmiş, yünleri kaynaşmamış keçe.
Basta: Makasla kesilerek nakış yapımında kullanılan, 3 mm. kalınlığında boyalı ham keçedir.
Fitle: Nakış yapmada kullanılmak üzere basta’dan kesilmiş düz veya zikzaklı şeritler.
Sepki: Beş veya altı parmaklı olarak el biçiminde ahşaptan yapılır. Elyaf halindeki yünleri eşit olarak serpmeye yarar.
Yay: Kirişin gerildiği ağaç
Askı: Dut dalının “U” biçimindeki hali
Tokmak: Sert ağaçtan yapılır. Kirişe vurarak yünü elyaf haline getirir.
Kiriş: Yaya gerilen hayvan bağırsağından kurutularak yapılan iptir.
Keçecilerin kullandıkları nakışlar ve aletlerin isimleri yöre yöre değişebilmektedir. Keçecilik hayvancılığın yoğun olduğu illerimizde yaygın bir şekilde yapılmıştır. Günümüz şartlarında ise can çekişen mesleklerdendir.